Resulullah (sa) buyurdular ki: "Mu`mine zarar veren veya hile yapan mel`undur."
  KUTSAL EMANETLER
 


ve TOPKAPI SARAYI
Topkapı Sarayı, bugün taşıdığı tarihi değer ve içinde sakladığı eserler itibariyle dünyanın en büyük ve en zengin müzelerinden biridir.
Osmanlı Cihan Devleti’nin, İstanbul’un Fethi’nden sonra payitahtta inşa ettiği ikinci saray olan ve Saray-ı Cedid olarak da anılan Topkapı Sarayı, 1474’ten 1853 yılına kadar, Cihan Devleti’nin idare merkezi oldu.
Yüzyıllar boyunca, dünyanın kaderini etkileyen kararlar bu sarayda alındı. Dünyanın gözü daima bu sarayda oldu




Hırkay-ı şerif
İki Cihan Serveri Muhammed Mustafa (s.a.s.) mübarek bedenini sarmış olan hırkası bu altın sandığın içerisinde Topkapı Sarayı'nın "Hırka-i Saadet Dâiresi" olarak adlandırılan bölümünde muhafaza edilmektedir

Hz. Peygamber (s.a.s), yakınları,nın peygamberler ve Ka'be'ye ait eşyalar. Bu eşyalara "Emânât-ı Mukaddese" veya "Emânât-ı Mübâreke" adı verilmiştir





Topkapı Sarayı'nın Hırka-i Saadet Dairesinde 1517'den başlayarak Halîfeliğin kaldırıldığı 1924 Martına kadar tam 407 yıl bir saniye ara verilmeksizin Kur'an-ı Kerim okunmuştur.

Bu görevi her biri birer saat olmak üzere yirmi dört hafız paylaşıyordu.

Osmanlı sultanlarından bazıları çıktıkları seferlerde Hırka-i Saâdet'i yanlarında götürürlerdi. 1596'da Eğri Seferi sırasında III. Mehmet tarafından ordunun bozguna yüz tutması sonunda giyilmiş ve zafer için dua edilmişti. Ordu daha sonra kendini düzeltmiş ve Haçova'da düşman büyük bir yenilgiye uğratılmıştır.





Sakal-ı Şerif
Hırka-i Saâdet dairesinde bir çok sakal-ı şerif vardır. Bunlardan biri altın çerçeveli ve camlı bir mahfaza içinde, diğerleri mücevherli kutularda korunmaktadır




Nalın-ı Saadet
Rasûlullah’ın (s.a.s.) arş üzre basan mübarek ayaklarına değmekle şereflenmiş sandalet tarzı ayakkabılardır. Nalın-ı Saadetlerin resminin bile berekete sebep olacağına inanılır, evlere, işyerlerine asılırdı. Hırka-i Saadet Dairesi’nde Nalın-ı Saadetlerle birlikte bunların metal ve ahşaptan modelleri de bulunmaktadır.




Mühür'ü
Hz. Muhammed (s.a.s.) yabancı devlet reislerine İslam’a davet mektupları yazdırırken taşı akikten, halkası gümüşten yüzük şeklinde bir mühür yaptırmıştı. Bu mühür sıra ile Hz. Ebubekir’e, Hz. Ömer’e ve Hz. Osman’a geçmiş, ancak Hz. Osman tarafından Eris isimli kuyuya düşürülmüş ve günlerce aranmasına rağmen bulunamamıştır. Tarihçiler bu mührün kaybolmasından sonra Müslümanlar arasındaki birliğin bozulduğuna, devam edip gelen fitnelerin o zaman ortaya çıktığına dikkat çekerler. Hz. Osman bunun üzerine aynı yazıyı taşıyan başka bir mühür yaptırarak kullanmıştır. Mukaddes Emânetler arasında bulunan ve Bağdat’ta ele geçirilerek İstanbul’a getirilen mührün bu mühür olduğu tahmin edilmektedir. 1 cm. uzunluğunda olup, kırmızı akik taşından yapılmıştır. Üzerinde kûfî hatla “Muhammed Resulullah” yazan bu mühür hakkedilmiştir




Kadem-i Saâdet
Hz. Peygamber (s.a.s.)'in ayak izi (Kadem-i Saâdet): Hz. Peygambere izafe edilen altı tane ayak izi vardır. Bunlardan dördü taş, ikisi tuğla nevindendir. Hırka-i Saâdet Dairesinde mermer gömme dolapta muhafaza edilen 28x12 cm. ebadındaki, som altından bir çerçeve ve kapak içinde olanı Abdülmecid zamanında Trablusgarp tarafından getirtilmiştir. Miraç yolculuğunda bastıkları taş olduğu rivayet edilmektedir.




Kılıcı
Mübarek elleriyle İslamı Muhafaza etmek uğruna kavradığı Kılıcı






Sancak-ı Şerif
Peygamber Efendimiz’in (sas) zamanında yapılan harplerde ashaptan her birlik ayrı bir sancak taşırdı. Bizzat Peygamber Efendimiz’e (a.s.a.) mahsus olan Sancak-ı Şerif ise Ukab ismini taşır. Hazreti Aişe’ye ait siyah yünlü bir kumaştan yapılmıştır. Sancak-ı Şerif, Cenab-ı Peygamber’in (sas) âlem-i cemâli teşriflerinden sonra sıra ile dört halifenin emanetinde olarak harplerde ordunun önünde taşındı. Daha sonra da Emevi ve Abbasi halifelerine intikal etti. Bağdat’ın Moğollar tarafından işgali üzerine Mısır’a kaçan Abbasi halifesi, Sancak-ı Şerif’i de diğer emanetler ile birlikte Mısır’a götürdü. Mısır’ın Yavuz Sultan Selim Han Cennetmekân tarafından alınması üzerine Osmanlılara geçti. Ukab, zamanla yıpranıp adeta toz haline geldiği için Osmanlılar yeşil atlastan yenisini diktirip üzerine aslından parçalar eklediler. Harpler sırasında Sancak-ı Şerif, Sancak Alayı denilen bir törenle saraydan çıkarılır, orduyla birlikte sefere giderdi. Bu sırada seyyidlerden oluşan bir cemaat tarafından yanı başında gece gündüz Fetih Sûresi okunurdu.

 
 
  Bugün 3 ziyaretçi (9 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol